5 Adımda Depresyondan Korunma
Depresyon, yani ‘çökkün duygudurum’ genellikle sevilen birinin ölümü, evlilik sorunları ya da diğer zorlayıcı psikososyal etkenler tarafından tetiklenebilen ve günümüzde modern çağın salgın hastalığı olarak nitelendirilen bir rahatsızlıktır. Öyle yaygın bir rahatsızlık ki ruhsal sağlık raporları dünya genelinde 300 milyon insanın depresyondan etkilendiğini ortaya koymaktadır. Yaklaşık olarak her 10 erkekten biri ile her 5 kadından biri yaşamlarının bir döneminde klinik depresyon deneyimlemektedir.
Depresyonun; intihar, kalp hastalıkları, felç, diyabet ve hatta bazı kanser türlerine neden olabildiği uzmanlar tarafından sıkça dile getirilen bir konudur. Malüliyet ve erken ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada gösterilmesi bakımından fazlası ile dikkate alınması gereken bir hastalıktır. Üstelik Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporları durumun daha da kötüye gideceğine işaret etmektedir. DSÖ ve Harvard Üniversitesi'nin araştırmalarına göre; 2020 yılına gelindiğinde depresyonun dünya genelinde kalp hastalıklarından sonra ikinci derecede önemli sağlık sorunu olacağı öngörülmektedir.
Kişinin yaşamında ciddi fiziksel ve sosyal işlev kayıplarına yol açan depresyon tedavi edilebilir bir bozukluktur. Kendiliğinden geçebilmekle birlikte kendiliğinden geçmesi beklendiğinde kronikleşebilmekte ve tedavisi güçleşebilmektedir. Bu nedenle depresyonda olabileceğinizden şüpheleniyorsanız henüz başında iken psikiyatrist ve klinik psikoloğa başvurarak yardım talep etmeniz en doğru yaklaşım olacaktır. Peki henüz depresyon aşamasına gelmeden bu durumdan korunmak için neler yapılabilir. Aşağıda 5 adımda depresyondan korunma yolları yer almaktadır.
-
Etkinliklere Katılma: Boş zamanlarınızı değerlendirebileceğiniz uğraşlar (hobiler) edinin. Akıllı telefon, televizyon, bilgisayar gibi ekran teknolojilerine ve sosyal medyaya ayırdığınız zamanı kısıtlayarak üretkenliğinizi arttırabileceğiniz meşguliyetlere yönelin. Kişilik gelişimi kuramcısı Erikson, üretkenlik duygusu geliştiremeyen yetişkinlerin, yaşamdaki amaçlarını sorguladıkları ve boşluk duygusuna düştükleri bir durağanlığa girebildiklerini belirtmiştir.
-
Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivitelerde bulunmak DSÖ tarafından ruh sağlığını koruyucu etkenler arasında kabul edilmektedir. Birçok bilimsel araştırma da yaşamlarında yeterli miktarda fiziksel aktivite bulunan bireylerin diğerlerine göre ruhsal bozukluklardan daha fazla korunduğunu, hasta olanların ise daha kısa sürede iyileşme gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bunun sebebi fiziksel aktivitenin kişisel doyum ve iyi olma hali ile ilişkili beyin kimyasalı olan endorfin üretimini sağlamasıdır. Endorfin hormonları, akut stresle başa çıkma, fiziksel ve duygusal ağrı hissini azaltma, haz ve sevinç duygularını arttırma gibi etkilere sahiptir. Bu da psychological resilience denilen bireyin normalde ruh sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilen stres koşullarından kurtulma yetisini arttırmaktadır.
-
Sağlıklı Beslenme: Ruhsal ve bedensel bütüncül bir sağlık için olmazsa olmaz koşullardan bir tanesi de sağlıklı beslenmedir. İştah değişiklikleri depresyon yaşayan bireylerde en sık görülen belirtilerden bir tanesidir. Nitelik ve nicelik bakımından dengeli beslenmek ruh sağlığının güçlenmesine katkı sağlamaktadır.
-
Uyku Hijyenine Dikkat: Canlı organizmalarda biyolojik, fizyolojik, hormonal, davranışsal ve psikolojik yönü olan pek çok olay belirli bir ritme uygun şekilde oluşur. İnsanlarda uyku-uyanıklık döngüsü, vücut sıcaklığı, hormon düzeyleri, duygulanım ve bazı bilişsel işlevler sirkadyen ritim adı verilen günlük bir ritme sahiptir. Sirkadyen ritimde meydana gelen ilerleme, gecikme veya bozulmaların psikiyatrik hastalıklarla ve özellikle de bipolar depresyon, major depresyon ve mevsimsel affektif bozukluklar gibi duygudurum bozuklukları ile güçlü bir bağlantısı bulunmaktadır. Uyku sirkadyen ritmin önemli bir unsurudur. Buna dikkat etmek için her gün aynı saatte yatın ve aynı saatte yataktan kalkın. Haftasonu da olsa bu kurala uyun. Uyandıktan sonra yatakta zaman geçirmeyin. Akşam saatlerinde kahve, çay, kola, enerji içecekleri, alkol gibi içeceklerden uzak durun. Bunların yerine ılık süt, ayran, ıhlamur, adaçayı, papatya çayı gibi içecekler tercih edilebilir. Yatağı sadece uyku ve cinsellik amaçlı kullanın. Yemek yemek, televizyon izlemek, kitap okumak gibi aktiviteleri yatakta yapmayın. Yatak odanızın sessiz ve karanlık olmasına dikkat edin.
-
Sosyal Hayat: Aile ve arkadaşlar gibi sosyal destek unsurlarınızla bir arada sürdürdüğünüz sosyal bir yaşamın olması için aile ilişkilerinizi ve arkadaşlıklarınızı besleyin, onlara zaman ayırın. Baş edemeyeceğinizi düşündüğünüz durumlar için sosyal çevrenizden destek isteme konusunda çekinmeyin.
Umutlarınızın yerşerdiği bir hafta geçirmeniz dileklerimle…
Uzman Klinik Psikolog
Gülten Ünal